13 Aralık 2013 Cuma

The Bridge

Köprünün üzerinde yürüyordum. Yanımdan arabalar vızır vızır geçiyordu, azalan şeritten geçmeyi başaran arabalar alabildiğine hızla ilerliyor gibiydi bugün. Bir ilk gibiydi.
Köprü iki yana sallanıyordu sürekli, hissediyordum. Güvende olmadığımı söyleyen bir şeyler vardı. Tehlike kokuyordu yine ortalık. Kimi insanlar bağıra bağıra sağa sola koşuştururken ben yerimde donmuştum gibiydim. Vücudum orada sadece duruyordu. İnsanlar omzuma çarparak, ayaklarıma basarak etraftan geçiyordu, ama hareket edemiyordum. Bütün olanlar benim dışımda gerçekleşiyordu. İzliyordum. Sadece dışarıdan izleyebiliyordum, elimden tüm gelen buydu. Tekrar hareket edebilme arzusuyla resmen yanıp tutuşuyordum.
Ama olmuyordu. Bütün bu çabalarım umutsuzcaydı. Kendimi dışarıdan görmeyi bırakıp olaya dahil olmak istiyordum. Böylesi çok zordu kaçmak istiyordum ama olmuyordu. İnsanlar Avrupa yakasından Asya'ya doğru bir koşu koparmış gidiyordu da, NEDEN?
Bir şeyden, bir sonuçtan korkar gibiydiler. Arabasına atlayabilen arabasıylaydı ve kimse durup da birisini arabasına almıyordu. Etraf otostop çekmeye çalışıp en sonunda vazgeçen insanlarla doluydu ve artık insanlar otostop çekmeye çalışmaktan bile vazgeçmişti.
Geceleyin yanan ışıklar, FSM'nin üstünde hala duruyordu. Nasıl olduğuna anlam veremiyordum.
Köprüde bir patlama oldu.
Kulaklarım.
Çınlıyordu. Yine hissediyordum ama his güzel değildi. Kulaklarımı kapatıp yere yığıldım. Denize parçalar halinde asfalt düşüyordu. Koşamadım. Başım çok ağrıyordu ve düşünecek halim cidden ne yoktu.
Artık ne olursa olsundu. Yetmişti. NE olduysa beni bitirmişti artık ve içimdeki isteği, hevesi emip götürmüştü artık!
Ve benim de üstünde olduğum asfalt parçası yere düşüyordu. Yaptığıma kendim de anlam veremeyerek o parçaya tutunmaya çalıştım ama çabam boşunaydı. Asfalt fazla hızlı düşüyordu, suya girerken, asfaltın üstündeydim ama suyun içinde asfaltın altında kalmıştım. Geniş bir parçaydı ve ben onun altından yüzerek çıkamıyordum. Asfalt gittikçe derine doğru ilerliyordu ve beraberinde beni de götürüyordu.
Kenarına ulaşabilirsem, yüzeye çıkmaya çabalayacağıma dair söz verdim kendime.
Çünkü artık çok dibe gitmiştik ve bunu söz vermek önemliydi, nefesim yetmezse yüzeye çıkamazdım.
Bir hevesle asfaltın yanına geçebildim, artık asfalt aşağıya doğru giderken beni de götürmüyordu ama artık ben kendimi yukarı götüremiyordum ayağıma kramp girmişti. Yüzmem mümkün değildi.
Ellerimle çabaladım. Yetmedi. Yukarıda yanan ateşi görürken ciğerime dolan suyu hissettim.
Yetti dedim.
Uyandı.
Nefes alamadı.

11 yorum:

  1. ne rüya beeee.

    çok iyi atmosfer yaratıyon yaaa.

    bak biliyo musun, geçenlerde ben de köprünün altından canavarlar filan çıkarmıştım bi yazıda.

    :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. aynen.
      Teşekkür ederim tekrar, beğendiysen ne mutlu
      Köprüler korkunç olabiliyor sanırım güven hissi vermiyor

      Sil
  2. şu köprü korkusu tek bende yokmuş meğersem :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aa aynen, ben çok geriliyorum köprüde falan

      Sil
  3. holeey bak seni tanıttım geçen pazar, çekilişler ve izlenesi bloglar yazımdaa.
    :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hemen baktım deep :)
      çok sağol :)

      Sil
    2. birdeli.

      tabii, ne sandıın, var mı senin gibi yazaaan.
      :)

      Sil
    3. deeptone heheheh :)
      birdeli gerçekten çok başarılısın, deeptone az bile diyor :)

      Sil
    4. Deep, pe hito çok teşekkürler :)

      Sil
  4. Heeeey sen de çok iyisin :)
    Okurken kendimi dünya savaşları z'nin sahnesinde hissettim.
    :)
    Bence tasvirlerin çok sağlam.
    :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim yine, pe hito
      Beğenmene sevindim :)

      Sil