22 Ağustos 2013 Perşembe

Göl

Yatağımda müzik dinliyorum. Uyanmışım ama yataktan kalkasım yok gibi. Annemle babam yine kavga ediyor duyuyorum bağrışmaları. Kalkıp kapımın kilitli olup olmadığı kontrol ettikten sonra tekrar yatıyorum yatağıma. Annemin ağlayışını ya da babamın sinirli yüz ifadesini görmeye hiç niyetim yok. Saati kontrol ediyorum, babamın bu saatte işte olması gerekiyor normalde. Bir terslik olduğu belli. Müziğin sesini dışardakileri duyabilecek kadar kısıyorum.
Annem "HAYIR!" diye bağırıyor. Evde bir arbede yaşanıyor, kulaklığın tekini çıkartıyorum. Adımlar odama doğru yaklaşınca biri duvara çarpıyor. Babam anneme hayatta vurmaz. Yataktan kalkıp kapının 1 adım kadar gerisinde duruyorum. Kafamı uzatıp kapıya dayıyorum. Ne olduğunu duyabilmek amacım. Sağ kulağım kapıya dayalıydı şimdi sol kulağımda Radiohead - House Of Cards çalmaya devam ediyordu kulaklıkta.
İlk önce havayı yarışını, o ıslık gibi sesi duydum. Kapını arkasında biri vardı. Kafamı kapıdan çekmemle baltanın kapıya saplanması bir oldu. Baltanın kapıdan geri alınışını izlerken ayağıma bir şey değdi.
Sıcak.
Parmaklarımı oynatınca sıvı şey parmaklarımın arasında dans etti.
Başımı eğip baktım.
Kan.
Kan gölü.
Kapımın altından kan sızıyordu. Kendimi zıplayarak yatağıma attım, bir yere basarsam lekesi çıkacaktı.
Kendimi kurtarmaya odaklandım. Balta şimdi ikinci kez kapıma saplanmıştı. Bir havluyla ayağımdaki ıslaklığı giderip çorap giydim. Ayakkabılarımı kapıp balkondan aşağı mı atlasam yoksa yandaki odaya mı geçsem diye düşünürken balta bir kez daha kapıma saplandı. Balkona çıktım. Evin içi çok tehlikeliydi. Aşağıya atladım.
Apartmanın sağına doğru gitmeye başladım. Köşeden kontrol ettim, ileride kimse yoktu.
Diğer köşeyi döndüğümde birine çarptım. Iri yarı, dişleri kirli, pis bakışlı bir adam beni kollarımdan tutuyordu şimdi.
"Ne bu acele küçük hanım?"
"Bırak beni!" Debelenmeye başladım. Adamın bana vurmasıyla gün ışığı gözlerimi terk etti.
Uyandı.
Uyuduğundan farklı bir yerde uyandı.

21 Ağustos 2013 Çarşamba

Love Is A Lie

"Çok önceden almıştım bu önlemi. Ne diyeceğimi düşünmüştüm. Hani bugün gelirse, kendime ve sana hatırlatabilmek için. Sinirle ya da çok büyük bir üzüntüyle yanlış şeyler söylememek için. Söylediysem bile kendime gelip durumu düzeltebilmek için.
Seni ben çok seviyorum. Sesini düşünürüm, gülüşünü, kokunu.. hepsi her zaman ezberimdedir. El ele tutuştuğumuz zaman hissettiğim o avucunun içindeki sıcaklık, başımı göğsüne koyup kalp atışlarını dinleyerek uyumanın verdiği huzur hiç gitmez aklımdan. Uyumak üzere dağılırız, ben bunları düşünerek uyurum.
Sen benden 15 adım uzaktayken, yanındayken bile aramızda 1000 km var gibi gelirdi bana. Ama sevgin kalbimde oyle sıcaktı ki, sanki yine sen yanımdasın da öyle uyuyormuşum gibiydi.
Ben seni çok sevmekten korkmuştum. Aşktan korkmuştum. O yüzden ben  konustuğumuzda tutarsız davrandım." dedim.  Gözleri bunları söylemek için çok geç olduğunu bana acı acı bildirirken o göz yaşlarımı sildi.
"Üzgünüm ama senin beni severken kendini harcamanı izleyemeyeceğim,"

"Üzgünüm ben en başından biliyordum. Biz seninle ya çok mutlu olacaktık ya da birimizden birimiz aldatacaktı. Bunu yapanın sen olması daha iyi çünkü ben senin arkandan konuşacak kadar düşmeyeceğim. Seni seviyorum ama bu seninle birlikte olmak istediğim anlamına gelmiyor," 
Yüzüme afallamışçasına baktı. Sanki ben zayıfmışım o beni teselli etmeliymiş ruh halinden sıyrılıyordu yavaş yavaş. Yani artık sorumlu hissetmiyordu. Her hücresine özgürlük yayılıncaya kadar onu izledim. Gülümseyişine öz güven yine oturdu.
"Siktir git, diyorum kısaca," dedim "Senin gibi bir pezevenge ne arkadaş ne de sevgili olarak ihtiyacım var,"
Yine afalladı.
Uyandı.
Kalbinin kuş gibi özgür kalışıyla uyandı.

20 Ağustos 2013 Salı

Duramazken

Elinde sigarası, bir keyifle içerdi ki gitar çalmaya ara verdiğinde. Sigaram yoktu, istemeye çekinirdim.
Çekinirken izlerdim.
İşaret ve orta parmaklarının arasındaydı sigara.
Külü düştü düşecek.
İçine çekti derin derin. 3-4 saniye tuttu içinde zehri.
Seslendi ona sevgilim dediği biri.
Dışarı kaçarcasına çıktı duman.
Bir kaç güzel söz dökülürken dudaklarından.
Canım sigara istedi, zehrin ciğerlerime yayılışını yine hissetmek istedim. Başım dönsün. Rahatlayayım..
Eski bir bankta oturuyordum şimdi. Bu sefer yaktığım son sigarammış. Hem paketin sonu, hem de içtiğim son sigara olacakmış. Kokusundan, dumanından her şeyinden tiksinmişim. Bir sonbaharda deniz kenarında boğazı izlerken karar veriyordum. Hayatım değişecekti.
Sonra arkamdan uzanan iki el gözlerimi kapattı.
Uyandı. O iki el gözlerini serbest bırakırken saçma bir dünyada uyandı.